Cumhuriyetimizin 94’ncü yıldönümünü büyük bir şevk, heyecan ve gururla; idrak edeceğiz.
Türk Milleti, Atatürk’ün önderliğinde büyük bir gayret ve fedakârlıkla, bağımsızlık mücadelesinde eşsiz bir zafer elde etmiş ve Cumhuriyet’in kurulmasıyla da, devletinin yegâne sahibinin millet olduğunu tüm dünyaya ilan etmiştir.
Aziz milletimiz, bağımsızlığına göz diken düşman unsurlarına karşı verdiği kararlı ve onurlu mücadeleyle, kendi kaderi üzerinde hiç kimsenin müdahil olamayacağını kanıyla ve canıyla göstermiştir.
Köleliği elinin tersiyle iten, esareti reddeden ve boyunduruk altına alınmayı asla kabul etmeyen bu yüksek ruhun, Cumhuriyetle bütünleşmesi elbette son derece normaldir.
Cumhuriyet, milli egemenliğe dayanan, gücünü halktan alan, iktidarın millete ait olduğu bir rejim demektir.
“Türkiye’nin demokratik, sosyal bir hukuk devleti olarak, kurum ve kurallarıyla işleyen bir demokrasi düzenine, güçlü bir ekonomiye ve ‘Bağımsızlık Benim Karekterimdir’ ilkesi, hiç şüphe yoktur ki milletimizin en önemli kazanımlarıdır.”
Cumhuriyetin ilanından öncesi dönemde olan bitenleri hatırlamak gerekirse;
“15 Mayıs 1919 Yunanlılar İzmir'e çıktı. / 18 Mart 1920 İstanbul'da Osmanlı Meclisi (Meclis-i Mebusan) son toplantısını yaptı. / 20 Mart 1920 İtilaf Devletleri askerleri İstanbul'u işgal etti. / 23 Nisan 1920 Ankara'da "Büyük Millet Meclisi" toplandı. / 22 Ağustos 1922 "Sakarya Meydan Savaşı" başladı. / 30 Ağustos 1922 "Dumlupınar Meydan Savaşı" kazanıldı. / 9 Eylül 1922 Türk ordusu İzmir'e girdi. / 1 Kasım 1922 Saltanat kaldırıldı. / 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması imzalandı. / 29 EKİM 1923 CUMHURİYET İLAN EDİLDİ.”
Emperyalist emeller tarafından tarihten silinmeye ya da küçük bir coğrafyaya sıkıştırılmaya çalışılan aziz milletimiz; varlığına, birliğine ve son yurduna kanıyla, canıyla sahip çıkmış ve bedeli ne olursa olsun teslim olmayacağını ispatlamıştır.
İşte bu süreç bize bir Milletin var olma mücadelesini gösteriyor.Bugün hala ülkemiz üzerinde oynanan oyunlara dikkat etmeli, birlik ve bütünlük içinde yaşamamız gerektiğini bilmeliyiz.
Biz Cumhuriyet Bayramı'nı kutlarken, hem cumhuriyetin ilanından önceki hem de ilanından sonra devam eden mücadeleyi kutluyoruz. Bu "mücadele"de görev alanları, başarı sağlayanları hatırlıyor, onların başarılarını alkışlıyoruz. Geçmişe dönük hatırlamalar, kutlamalar alkışlar çok öenmli lakin diğer taraftan da Milli Mücadele’yi yaşamın her halinde sürdürmeye mecbur olduğumuzu, her daim zihnimizde ruhumuzda diri tutarak o ateşi hiç söndürmemeliyiz.
Tıpkı içimizdeki vatan haini fetöcü çukurlar eliyle dışımızda ki düşmanlar 15 Temmuz darbe girişimiyle bağımsızlığımıza vatanımıza kastetme cüretini göstermişlerdir.
Çok şükür ki alemde Şer, Oğuz da Er tükenmez.
Başta feraseti ve cesareti ile Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Kıymetli Devlet adamı Devlet Bey ile, Ömer Halisdemir gibi vatan sevdalısı ordu mensuplarımız ile ve en önemlisi Aziz Milletimizin tıpkı Cumhuriyet ilan edilmeden önceki kurtuluş savaşı ruhu ile yüreğinde hiç sönmeyen vatan aşkı ve bağımsızlık ateşi ile düşmana geçit vermemiş canıyla kanıyla ülkesinin bölünmez bütünlüğüne ve bağımsızlığına sahip çıkarak düşmanı hezimete uğratmıştır.
Herkes bilmeli ki Büyük Milletimiz, kutlu mazisinde olduğu gibi, içteki ve dıştaki art niyetli odaklara bundan sonrada asla fırsat vermeyecek azim ve cesareti ortaya koymaya devam edecektir.
Herkes bilmeli ve unutmamalıdır ki, Türk Milleti son vatanında, bin yıllık kardeşlik hukukunu ihlal etmeyecek düşmanlarının sevineceği ortama asla fırsat vermeyecektir.
Bu vesile ile başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm kurucu kahramanları saygı ve minnetle yâd ediyorum.
Vatan uğruna gözlerini kırpmadan kendilerini feda eden aziz şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.
Hepsinin ruhları şad, mekânları cennet olsun.
CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN….