yasemincicek19 @ icloud.com

Kadın ve şiddet.. Yan yana gelmekten hiç kurtulamayan kelimeler.  Hangi niyetle olursa olsun,  farklı fikir ve ideolojilerin; hem beslendiği, bazen ajite ettiği, yerine göre politize ettiği ama asla olması gerekene  hizmet edilmediği söylemler..

İranlı Mahsa Amani’yi hepimiz daha doğrusu tüm Dünya tanıyor vahşice öldürülmesiyle.. Başörtü zorunluluğuna muhalefet ediyor sonra tutuklanıyor ve gerisi malum.. Ve bu ölüm, tüm dünyada protestoların odağı haline geliyor ve kadınların özgürlük direnişi hareketine dönüşüyor.

İran hakkında konuşmak istersek;  iki farklı başlık açabiliriz.  İlki;  -benim tercih ettiğim - tam bir tarih ve kültür başkenti olan özellikle bazı şehirlerini adım adım gezip görmek istediğim gerçek bir hazineler ülkesi.. ( İlber Oltaylı okuyanların ortak kanaati) İsfahan, Tahran, Tebriz, Şiraz.. Muhteşem mimarisi, Edebiyatı,  meşhur  halıları dokumaları, enerji kaynakları..özetle ölmeden önce görmek yaşamak solumak gereken topraklar..

Diğer İran ise -asla tercihim olmayan-  bitmeyen savaşları, devrimleri,  protestoları.. İslam gibi görünen ama (gördüğümüz kadarıyla ) ne kadar islam diye düşündürten huzursuz bir ülke .. Kendi adıma konuşuyorum ve İranlı arkadaşlarımla da bunu paylaştım İran İslam Ruhu taşıyan bir ülke değil yaptırımlarıyla.. Aklıma nedense eski Türk filmlerinde gösterilen despot hoca tiplemeleri geldi ..Hani haşa İslam’ı karalamak için oluşturulan korkunç algı yönetimleri..

Dışardan yansıma bu olunca bu şekilde bir ölümün dünyayı karıştırması kaçınılmazdı. Üstelik bu ölüm kadar vahşi olan bunu bahane edip İslam’a ve O’nun emirlerine karşı duruşa dönüşen söylem ve  eylemler ..Yani, yine amacın üzüm değil hatta bağcı da değil tüm bağlar bahçeler olduğunu net gösteren karışık tablo.

Ne zaman islam ile  yan yana bahsi geçen bir şiddet ya da melanet olsa -hep beraber tepki gösterip onaylayamayacağımız türden- konunun dönüp dolaşıp İslam’la savaşa dönüşmesi..

Başörtüleri yakmak ..Bunu normalleştirmek.. Kutsal olan örtü değil o bir bez parçası konuşmaları..

O zaman özgürlük tanımı şöyle mi olmalı; “ Benim ideolojime dünya görüşüme hayatıma düşüncelerime uyan herkese geçit var aksini savunana; ölüm, zulüm, kötü söz  reva…”

Mesela; Tuğçe Kazaz ‘ı yaşadığı dönüşümden dolayı hedef gösterirken,  başına açılabilecek olası bir belaya sebep olma ihtimali kimseyi rahatsız etmiyor. Ama Tuğçe’de bir kadın. Kendi tercihlerini yaşayan bir kadın ve inandığı doğruları açık ve aleni savunuyor. Akıl hastası, ruh hastası meczup deli şizofren hakaretlerine maruz kalarak susturulsun diye hedef gösterilerek..  (Aldığı tehditlerden de bahsetmişti..)

Tuğçe Kazaz’ı;  Hristiyan ya da ateist olduğunda, kilise usulü evlendiğinde enteresan bulanlar, bütün bu deneyimlerden sonra Hak yolu seçip üstelik bu konuda gereken donanımı alıp, almaya devam edip davası uğruna savaşmasını meczupluk olarak görüyor.

Provakasyon cenahı bilmeli ki o iş öyle değil! Sizin özgürlük savaşçılığınız  milyonlarca kez sınıfta kaldı haberiniz yok.

MAHSA asla o şekilde ve o sebepten bir ölümü hak etmedi. Umuyorum ki, Mahsa için adalet yerini en yakın zamanda bulur. Ancak  vurgu ve tonlamayı doğru yapmayanlar yüzünden Mahsa ve O’nun mücadelesi savunulamazken başka bir mücadele de sabote ediliyor. Hem bilerek hem isteyerek yani fırsatçılık politikası..

Yakılan  başörtüler yada küçümsenen kutsallarla onlar uğruna canını verenlerin özgürlüğü hedef oluyor mesela..

Dünya’da başörtü takmak istemediği için öldürülen kadınlar var da, İslam’ı yaşamak istediği için öldürülen, zulme maruz kalan yok mu. Doğu Türkistan’da Müslüman azınlıkların ibadet etmesi başörtü takması ve sakal bırakması yasak..

Mahsa ve İranlı kadınlar için başörtüleri yakanlar Doğu Türkistan da katledilen o isimsiz kadınlar için ne yakmak isterlerdi…

Yakılması gereken kutsallar yada kutsal bilinenler olmamalıydı!!! Çünkü zulmü yapanlar İslam değil İslam başlığının gölgesine sığınanlar..Yani hedefi doğru tayin edin ki attığınız taş hedefi vursun mazlumların kanayan yaralarını değil.

Yıllar önce ağzı kapatılarak kürsüden indirilen hemşirelik okulu birincisi Tevhide’yi’ de arada zikredin mesela belki öldürülmedi ama hayatı söndürüldü o ve milyonlarca genç kızın.

Kendi mahallesinin çocuğunu koruyup karşı mahalledekinin dayağına suskunluk zulmü. Özetle kalanlar ve susanlar ve sadece kendine Müslümanlar..Tüm mazlumlara taraf tüm zulüm sistemlerine eşit derecede öfkeli bir karşı duruş gerekli aklın yolu bir ise…Söylem eyleme böyle dönüşse de nefes alsak biraz kadınlar olarak.

Mahsa .. Tuğçe ..Tevhide..Bunlar kendi doğruları için savaşan kadınlar ve  hepsi çok çok değerli.

Ve inşallah Mahsa zulmün son mazlumu olur ..

Tekrar görüşeceğiz..